Adanalı Hüseyin
Dudağını büktü gördüğünde,gününü ve gününü, Cepleri boş,yüreği boş,gözleri mahoş bakardı. Aynı filmi on kere seyretmiş gibi geçen ömrünü, Çakar kibriti yakar,hiç uğruna beş paraya satardı. Gevrek kokusunu sever,çayı dibine kadar içer, Yaktımmı sigarayı,filtresine kadar içine çekerdi. Ayakkabısının topuğuna basar,büyük,nasırlı eller, Hafif dökülmeye başlayan saçlarını kısa keserdi. Şavrole derdi arkadaşları,şavroleydi harbiden! Evin damında,sıcak geceler boyu hep yalnızdı. Çalıştığı değirmendeki buğdayı öğütmekten, Saçları beyaz,yüzü beyaz fakat kaderi karaydı. Ne olduysaoldu,onu gördü bir akşam üstü, Nasırlı eller,katı yürek eridi,aktı parmaklarından. Bir izahı olmalı diyordu,ama izahı yoktu,küstü, Yaşananlar geldi gwçti hayatın yakınlarından. Gözlerinde bir ayna kırıldı,sevdi,çok sevdi, Yüreğine mumlar yakıldı,adını yanığına kazıdı. Dudağını büktü hayata,kaçırdı ve evlendi, Şoför babanın duası,garip ananın duası. Geçti zaman an gibi,gençliğinde şan gibi, Bırakmadı kahpe felek,ayırdı sevdiğinden. Dağıldı dalda yuvası,içinde kaldı yarası, Adanalı Hüseyin'in,haberi yok öldüğünden.Geri Don